Din, kültürü dolayısıyla sanat ve mimariyi etkiler. Kent yaşamından konut mimarisine kadar etkileri görülür.
İslam'ın ilk döneminde anıtsal mimari yapılar yoktu, dinin yayılması ve savaşlar ön plandaydı. Toplanıp namaz kılınabilecek temiz bir alan yeterli oluyordu.
(Çizimler ders esnasında not almak amacıyla yapılmış hızlı eskizlerdir.)
Hz. Muhammed Dönemi
610-632, Arabistan Yarımadası
Mescit-i Nebevi (Peygamber Evi)
Cami tipolojisine örnek olduğu düşünülüyor. Avlu ve etrafında üstü kapalı mekanlar mevcut. Sağ üst tarafta ayaklarla taşınan üstü örtülü yarı açık bir alan vardı.
Medine'dedir ve günümüzde peygamberin kabrinin de içinde bulunduğu kutsal ziyaret mekanıdır.
Dört Halife Dönemi
632-661, Genelde Kuzey'e, Doğu'da İran'a, Batı'da Mısır'a yayılma
Kufa (Büyük Cami)
Halife Hz. Ömer zamanında Irak'ta Sa'd bin Ebi Vakkas tarafından yapılmıştır. Bir avlu ve üst kısımda ayaklı yarı açık bir mekan vardı. Çok ayak gerekmiştir. Çünkü dönemindeki yapı malzemesi ve sistemi ile bu şekilde açıklık geçilebiliyordu. Her yönden yaklaşım mevcuttur.
Emeviler Dönemi
661-750, Kuzey Afrika'dan İspanya'ya kadar
Emeviler, Bizans ve İran'daki Sasani sanatından etkilenmiş, özellikle mimari yönünde önemli eserler bırakmıştır. Bunun sebebi Bizans ile karşılaşmaları diye düşünülüyor. Görkemli Hristiyan kiliselerinden etkileniyorlar.
Cami, saray ve kaleler Emevi döneminin önde gelen anıtsal mimari üretimleri dir.
Şam Emeviye Cami
I.Velid tarafından 705-715 tarihleri arasında eski bir Roma tapınağı ve Bizans katedralinin üzerine inşa edilmiştir. Cephe ve kullanılan malzemelerde kilise etkisi görülür.
Sahın: Kilise ve bazilikadaki nefin İslam mimarisindeki karşılığı.
Farklı dine ait bir yapı üzerine diğer bir din kendi ibadet yapısını yapabiliyor. Sebep; hazır bir temel, yapım daha kolay ve tabi güç gösterisidir. Diğer dine ait bir yapıyı kendi dinine çevirmiş oluyorlar. Kiliselerin mekansal gereksinimleri Roma tapınaklarına benzediği için dönüşümde sıkıntı olmuyor. Camilerde ise uzun bir mekana ihtiyaç olmadığı için bazı sorunlar ortaya çıkıyor.
Kubbet-üs Sahra (Ziyaretgah)
Kubbet-üs Sahra Kudüs'te Emevi Halifesi Abdülmelik devrinde 7.yy sonlarında kutsal kaya üzerine ziyaretgah olarak inşa edilmiştir. İbadet yeri değildir.
Mekke ele geçirilmeden önce kıble Mescid-i Aksa idi. Yanındaki Kubbet-üs Sahra içinde bulunan kayanın ise Hz. Muhammed'in isrâ ve miraç mekânı olduğuna inanılmaktadır. Rivayetlere göre Hz. Muhammed, Recep ayının 27. gecesinde önce Burak isimli bineğe, bindirilerek Mescid-i Harâm'dan alınmış ve Mescid-i Aksa'ya götürülmüştür (İsrâ).
Mescid-i Aksa
Küdus'te 8.yy başında ve sonunda (702, 780) tarihi kalıntıların ve yapıların üzerine inşa edilmiştir. Sağ üst kanat sonradan eklenmiştir.
Cordoba Cami
Cordoba Cami, İspanya'da 786 yılında Endülüs Emevi mimarisi olarak eklemeli olarak inşa edilmiştir.
Abbasiler Dönemi
750-1258, Geniş bir coğrafya
Abbasiler, Emevi yönetimine karşı ayaklanarak 750 yılında halifeliği ve iktidarı ele geçirmiş, 1258 yılına kadar geniş bir coğrafyada hüküm sürmüşlerdir.
Abbasiler devletin merkezini Şam'dan Bağlat'a taşımışlardır. Böylelikle İslam sanatında daha doğudan gelen Mezopotamya ve Sasani etkileri hissedilmeye başlanmıştır.
Türklerin İslamiyet'e geçmeleri de bu dönemlere rastlar.
Bağdat Şehri
Abbasiler özellikle yeni şehirler kurarak Şehircilik konusunda önemli eserler vermişlerdir. Bağdat, Samarra bu yeni kurulan şehirlere örnektir.
Halife Mansur'un Bağdat şehri (762-766) daire şemalı ve 4 ana girişli bir merkez olarak düşünülmüş, ortada saray ve cami, surlara doğru da mahalleler ve çarşılar yer almıştır.
Mütevekkiliye Cami (Samarra Ulu Cami)
Halife Mütevekkil 848-852 yıllarında yaptırmıştır. Toplam 3800 m2 büyüklüğündeki yapı tuğladan inşa edilmiştir. İlk kez minare yapılmaya başlanmıştır, fakat kule tipindedir. 58 m. yüksekliğindeki minareye 2,50 m. genişliğinde rampa ile çıkılıyor.
Tolunoğlu Camisi
Mısır'da ilk Türk Devleti'ni kuran Tolunoğlu Ahmet tarafından eski Kahire'de yaptırılmıştır. Kerpiç ve tuğla ile yapılan camide mihrap duvarına paralel 5 sahın vardır.
Türbeler
Türbe yapıları Abbasiler döneminde ortaya çıkmaya başlamıştır. İslam sanatı içinde bilinen ilk türbe "Kubbetü's Suleybiyye"dir.
9.yy ortalarında yapılmıştır. Yapı Dicle'nin batısında küçük bir tepecik üzerinde yükselir. İç içe iki sekizgen duvar ve ortada sivriltilmiş bir kubbe ile örtülüdür.
Yüksek hareket kapasitesi olan göçer kültürdeki temel barınma birimi olan yurt, koni biçimli çatısı olan silindirik tabanlı bir çadırdır.
Yapısal olarak söğüt veya ardıç kafes sistemi ile taşınır. Esnektir. İzolasyonu soğuk ve rüzgardan iyi koruyan keçe katmanlarınca sağlanır.
Çatının üst noktasında baca vazifesi de gören dairesel bir açıklık bulunur. Bu gökteki pencere ya da ışığın geldiği semavi bir göz olarak adlandırılır. Yurdun merkezi direği de evrenin mihverini simgeler.
Yurt üç boyutlu hasır örgü mantığı ile kurulduğu ve keçe ile örtüldüğü için hafiftir. Katlanabilir olan hazır strüktürü sayesinde kolayca taşınabilir.
Yurdun cepheleri dolu - boş, açık - kapalı ilişkileri açısından esnektir. Keçe örtüler ışık ve hava almak amacıyla yukarı katlanabilir.
Göçer kültürün ihtiyaçları uyarınca biçimlenen yurdun işlev şeması nedir? Pişirme yeri (ocak) dairesel planın merkezinde yer alır. Mekanın çeperleri oturma, yatma, yeme vb. çeşitli işlevler ile yüklenmiştir. Bu işlevleri karşılayan araç gereçler taşınmaya hazır biçimde sandıklarda ve deri kaplar içerisindedir. Malzemenin yapısı ve mekan kurgusundaki esneklik, sadelik ve işlevsellik çarpıcıdır.
Çadırlar bir araya gelerek bir oba oluşturur. Türk evi kökeni de bu oba yerleşimine dayanır. Obada çadırlar oda, meydan sofadır. Türk evi de odalar ve sofanın birleşimidir. Her bir oda bir ev gibidir, kendi içinde bağımsızdır.
Türkler 11.yy'dan itibaren siyasi ve coğrafi nedenlerden dolayı Orta Asya'dan Batı'ya göç etmeye başladı. Anadolu'ya gelen Türklerin bir kısmı göçer, bir kısmı yarı göçer, bir kısmı ise Orta Asya ve İran'dan gelen kentlilerdi. Bu yolculuk boyunca birçok kültür ile karşılaştılar...
Prehistorik Uygarlıklar
Çatalhöyük ve Erken Başlangıçlar
Kazılar 20. yy'da başladığında Türk kültürü ve mimarisine bilinen pek fazla etkileri olmadığı görülmüştür.
Antik Uygarlıklar (Antik Yunan, Antik Roma, Antik Pers)
Etkileri daha çok mimari açıdandır. Kalıntıları inşaat tekniği açısından Türk mimarisini etkilemiştir. Öğretici olmuştur. Selçuklu ve Osmanlı'yı da taş yapı bilgileri etkilemiştir.
Doğu Roma (Bizans)
Türkler geldiğinde de yaşayan bir uygarlık, bu sebeple etkileri çok olmuştur. Hem mimarlık hem de sanat ve kültürü etkilemişlerdir. Kültürel, sanatsal ve mimari açıdan Bizans gelişmiş bir imparatorluktur. Örneğin Ayasofya. İlk karşılaşma 1071'de olsa da daha önceden ticari ve kültürel ilişkiler mevcuttu.
Anadolu Halkları (Rumlar, Ermeniler, Yahudiler)
Anadolu'da heterojen bir yapı vardı. Ermeni mimarisindeki bezeme sanatı Türklere etkilemiştir. Örneğin Van Akdamar Kilisesi, Kapadokya iç mekan bezemeleri.
Komşu Uygarlıklar
Doğu'da Pers ve İranlıların gelişmiş mimarisi Türkleri etkiliyordu.
Anadolu'nun Türkleşmesinin ilk iki yüzyılında asıl etkilendikleri kaynak İran'dır. Türkler göç esnasında bir süre İran'da yaşayarak Anadolu'ya geçmişlerdir.
Kültürler Birbirlerinden Etkilenerek Gelişir
Orta Asya'dan gelen Türk gelenekleri vardı hem de yolda karşılaştıkları kültürlerle etkileşimde oldular. Türk mimarlık kültürü temelleri oluşmuş oldu.