VENEDİK MİMARİSİNE "TURİST" GÖZÜYLE BAKMAK
Ocak 02, 2015Sinema
ve Mimarlık kesişiminin, görselliğe olan düşkünlükle daha da belirginleştiği
bir gerçek. Bu iki disiplin, "kavramları
mekansallaştırmak(görselleştirmek)" gibi ortak bir amaçta buluşuyor.
Sinema bu amacına kimi zaman mimari ünü yüksek mekanlarla ulaşıyor. Ün ile eşiği
geçmeye çalışan bir film de: "Turist".
The Tourist (2010)
Yönetmen: Florian Henckel von Donnersmarck
Senaryo: Florian Henckel von Donnersmarck, Christopher McQuarrie
(2005 yılı Fransız yapımı "Anthoy Zimmer" filmi uyarlaması)
Oyuncular: Angelina Jolie, Johnny Depp
Film yalnız mimari
popülarite peşinde değildir. Ayrıca bu arayışı oyuncu seçimlerinde de görmek
mümkündür. Yakaladıkları ile eli yüzü düzgün ama içerik konusunda soru
işaretleri bırakan bir yapımdır. Geriye akılda iki şey kalır: Angelina
Jolie'nin kostümleri ve Venedik.
Kostüm tasarımları 3 Oscar ödüllü Colleen
Atwood'un bir diğer başarısıdır. Venedik ise bataklığa inşa edilmiş ve
sular altında olmasına rağmen en az 1000 yıl önceden günümüze gelmiş bir
mimarinin başarısıdır. Çekimleri Venedik'in 50 ayrı noktasında yapılan film
mimari okumaya elverişlidir. Sular içindeki şehre dair anlattığı pek çok şey
vardır. Kare kare incelendiğinde ise Türklere kadar çıkan nüanslarla
karşılaşmak oldukça ilginçtir.
Konusu kısaca : Scotland Yard Teşkilatı, Alexander Pearce adlı dolandırıcının peşindedir. Pearce'ın sevgilisi eski ajan Elise Clifton-Ward tek ip ucudur. Çünkü Pearce sürekli yer değiştirmekle birlikte artık yüzünü de değiştirmiştir. Paris'te gözetim altında düzenli bir hayat yaşayan Elise'e sonunda bir mektup gelir. Elise Venedik'e doğru yol alır. Trende Amerikalı matematik öğretmeni Frank Tupelo'yla tanışır. Diğer yandan Elise'in peşine Scotland Yard, İtalyan İnterpolü ve Alexander Pearce'ın dolandırdığı Ivan Demidov ve adamları da takılmıştır. Bir kovalamaca başlar. Bu kovalamaca, yeri geldiğinde çatı tepelerinde arka fonu Venedik silüeti olan karelerle baş başa bırakır izleyiciyi.
İlk olarak Paris'ten bir kaç mekan görünür ekranda...
Elise 'in kaldığı Hotel Rambouillet.
Pencereden Place des Victoire'e bakış açısı dikkate alındığında kaldığı varsayılan yapının Rue Vide Gousset'de olduğu anlaşılır. Hatta baktığı pencere bile bulunabilir.
Place des Victoire (Ulusal Victoire Meydanı) Kral 14. Louis onuruna mimar Jules Hardouin Mansart tarafından tasarlanmıştır. Altı sokağın kesişiminden dairesel bir meydan oluşur. Meydanı çevreleyen yapılar zamanında Kraliyete aittir. Kemerlerle taşınan iki katlı yapılar çatı kata sahiptir. Çatılar, çatı katı pencereleriyle kaplıdır. Günümüzde meydan moda butikleri ve sanat galerileriyle kaplıdır.
Daha sonra Elise düzenli olarak geldiği mekana gelir. Burası Cafe Le Nemours (Cafe Bar)' dır. Bu cafe Palais-Royal'de Louvre Müzesi'nin karşısındadır. Palais-Royal'in orjinal adı Palais-Cardinal'dir ve Cardinal Richelieu için mimar Jacques Lemercier tarafından tasarlanmıştır. 1629-1639 yılları arasında inşa edilmiştir.
Cafenin "sütunlu galeri" diyebileceğimiz yarı açık mekanında keyifle otururken kendisine mektup ulaşan Elise, talimatlara göre harekete geçer. Hedef Gare de Lyon'dur.
Pasaj Jouffroy'dan geçer. Burası 1845'te inşa edilmiştir. Döneminin teknolojisini üst seviyelerde kullanır. Çelik taşıyıcı, cam üst örtü ve ahşap dekorasyona sahiptir.
Pasajdan sonra 4 Eylül İstasyonuna ulaşır. İstasyon, 1904'te 3.ağın ilk durağı olarak açılmıştır.
Gare de Lyon'a ulaşan karakter istikametin ana fonu oluşturacak Venedik olduğunu anlamıştır.
Gare de Lyon, Paris'teki altı tren istasyonundan biridir.
Bu gar, Eyfel Kulesi gibi Paris EXPO' su için inşaa edildi. Art Nouveau akımının etkisinde bir yapı olduğu söylenebilir. Köşesinde büyük bir saat kulesine sahiptir. Big Ben(Londra)'in Paris uyarlamasıdır. Kemer ve çatı katı pencereleriyle döneminin özelliklerini gösterir.
Elise Venedik istikametine gidecek olan trene biner ve mektuptaki talimatlara göre gözüne Frank'i kestirmiştir.
Yeşiller içinde, Venedik'e ilerlemektedirler.
Ufukta Venedik belirmiştir bile. Bu karelerin asıl hammaddesi Venediklilerin, Avrupa’yı istila eden Hunlar’dan kaçarak Po Ovası’nın denizle
birleştiği yerde bulunan deniz kulağındaki gölün içerisine, bataklık alana
saklanmış olmalarıdır. Kendilerini,
karadan gelecek saldırılardan koruyabilmek için evlerini de bu bataklığa
yapmışlar. Bataklığa ev yapmak! Biraz daha abartıp gözlere destan bir şehir yapmışlardır. Kısaca bahsedecek olursak temel olarak bataklığa çakılan çam ve meşe ağacından kazıklar kullanılmıştır: Kazık Temel. Dışları katran kaplıdır. Oksijen olmayan ve mineral düzeyi yüksek bir ortamdadırlar; böylece çürüme engellenmiştir ve mineral sayesinde kaya gibi sert bir malzemeye dönüşmüşlerdir. Yaklaşık bin yıldır varlığını sürdürmektedir.
Venedik, 124 ada, 183 kanal, 4.038 köprü'den oluşmaktadır.
Santa Lucia istasyonundan ayrılıp otelinize giderken tabi ki bir taksiye atlayamıyorsunuz Venedik'te. Zaten mekan olarak Venedik'in seçilmesinin asıl sebebi de bu. Aksiyonun farklı bir ulaşım aracı ile yakalanmaya çalışılması. Örneğin Elise bir botla gelerek Frank'in tehlikede olduğu diğer botu kötü adamlardan kurtarır. Bu artık taksiden taksiye atlamanın dışında bir yoldur.
Tabi Venedik sahnelerinde ciddi sorunlar da vardır. İstasyondan bota atlayıp otele giderken asıl olması gereken güzergah çekimlerde kullanılmamıştır. Daha sonra kuş bakışı olan sahnedeki Grand Canal iki güzergahla da alakası olmayan başka bir sahnedir. Bir diğer örnek otelin gerçek manzarası dışında pencereden başka bir manzara görülmektedir. Paris'teki gibi baktığı pencereye kadar bir analiz yapmak mümkün değildir. Aslında film ekibinin reel bir sahneleme kullanma zorunluluğu olduğu söylenemez fakat Venedik'i iyi bilen izleyicilerde bir hazımsızlık, rahatsızlık oluşturuyor.
Grand Canal'da Santa Maria della Salute Bazilikası, yarım adada konumlanmış olmakla küçük olmasına rağmen ciddi bir üne sahiptir. 1630 yılından veba salgınından korunmak amaçlı Meryem Ana'ya adanarak inşa edilmiştir. Mimarı Baldassare Longhena'dır. Yarışmayla seçilmiştir ve projesi seçildiğinde mimar henüz 26 yaşındadır. Yılda bir kere ziyarete açılır ve büyük kanalda dubalar üzerindeki bir yoldan saflar halinde yürüyerek gelirler.
Grand Canal(Büyük Kanal) S biçimindedir. Önemli bir yere sahiptir.
Hotel Danieli'ye varırlar. Burası 14. 19. ve 20. yüzyıllarda yapılmış, kapalı köprülerle birbirine bağlanan üç ayrı binadan oluşmaktadır.
Otel'de olduğu varsayılan iç mekan örnekleri.
Varsayılan oda manzarası.
Kanal kıyısında romantik bir akşam yemeği.
Elise yemekte bir madadyon gösterir. Madalyondaki Jalus'tur. Bir yüzü sağa, bir yüzü sola bakan iki yüzlü Roma tanrısıdır. Yüzlerden biri kentten içeri girenlere, öteki ise kentten çıkanlara bakar. Böylece kent güvenlik içinde yaşamını sürdürür. Elise henüz bilmiyordur ki Frank de "iki yüzlü"dür.
İki yüzlü Frank'in aslında fake bir kimlik olduğunu içtiği sahte sigara ve aslında varolmayan bir kitabı okumasıyla vurgu yapılmıştır. Uyumadan önce kitap okumayı ihmal etmez Frank.
Sabaha karşı Venedik.
Geceki sakin kitap keyfinin ardından Frank'i hareketli bir gün beklemektedir ve sabah sabah kendini çatıda buluverir. Çatılar ahşap kırma çatıdır ve bu Venedik'in karakteristik özelliklerinden birini oluşturur. Ayrıca bu sahnede mimarinin ince bir yanı olan "baca" detaylarını da görebilmekteyiz. Arkada ise olmazsa olmaz Büyük Kanal.
Cephe karakterleri ve olmazsa olmaz köprüler. Genelde üç katlı olan yapıların ilk katı depo, ikinci katı yaşam alanı ve son kat uyuma alanıdır.
Farklı bir baca detayı.
Dikkat edilirse Venedik'teki kiremit dizilişinin de bilinenin aksine olduğu fark edilir.
Duvardaki metal saplama, yığma sistemde yapılan yapılara mukavemet kazandıran bir eleman olarak cephelerde görülür.
Kovalamacanın ardından Frank'in başına kötü bir şey gelmesinden korkan Elise onu havaalanına bırakır. Ters şemsiye üst örtü dikkatten kaçacak gibi değildir.
Tabi Frank geri döner. Piazza San Marco'da salınır. Önemli ulusal meydanlardan birirdir ve Napolyon buraya "Avrupa'yı kumanda odası" olarak isimlendiriyormuş. Müze, kilise, saat kulesi gibi ikonik yapılarla çevrelenmektedir.
"Fondaco dei Turchi" Elise'in baloya gittiği sarayın adı. Fark edilecektir ki Türklerle alakalı bir ismi vardır. 13. yy'da Giacomo Palmier tarafından tasarlanmıştır. 17. yy başlarından 1838'e kadar Osmanlı tarafından kullanılmıştır. Günümüzde ise müze olarak kullanılmaktadır. Bu okumaya başlarken bu
bilgiye ulaşılacağını tahmin etmek oldukça zordur.
Baloda yine bir mektup alan Elise yine yollara düşer.
Geldiği konutta yine iki yüzlülük peşini bırakmaz ama bu sefer ciddi bir ip ucu olarak hayatını kurtarır.
Elise ve Alexander(iki yüzlü Frank) kavuşur. Venedik'te bir kanala açılırlar ve ayrıca izleyiciye de film boyunca pek çok mimari pencere açmışlardır. Tabi Venedik'e ait bu pencereden daha kaç nesil bakar, bu kısım ciddi bir sorun.
Venedik'in başındaki sorunlardan biri;
"Aqua Alta" denilen suyun yükselme olayı. Normal olan bir durum fakat
su seviyesi eskisinden daha fazladır. Mevcut var olan su yalıtımı çözümleri
ilerisi için yeterli olmayacağa benziyor. Bir çok proje Venedik'i kurtarmak
için üretiliyor ancak bu projeler, "asıl son" gelmeden önce
gelebilecek muhtemel sonlardan Venedik'i koruyabilecek mi?
Venedik kaç yapımda daha boy gösterecek
bilinmez ama "Turist" Venedik adına film ile belgeleme işidir.
2 yorumlar
Harika bir anlatım teşekkürler
YanıtlaSilOkuduğunuz için de size teşekkürler
Sil