1489/1491-1588
Hayatı Hakkındaki Kaynaklar
Yazılı Kaynaklar
-Sinan Çağdaşlarının Yazdıkları
Tezkiretü’l Bünyan – Mustafa Sai Çelebi
Tezkiretü’l Ebniye – Mustafa Sai Çelebi
Tuhfetü’l Mimarin – Mustafa Sai Çelebi
-Sarayla Yazışmalar (Malzeme tedariki veya bezeme seçimi gibi konular)
-Görsel Kaynaklar
Çizimler (genellikle minyatür)
Yapılar
Çağdaşlarının Yazdıkları
“Bir gün mutlu padişahın baş mimarı Abdülmennan oğlu Sinan, güçsüz bir ihtiyar olunca (…) bu duacı Sai’den (…) hatıralarını yazmamı dilediler.” Tezkiretü’l Bünyan
“(…) vilayet-i Karaman ve bilad-i Yunan’ın devşirme oğlanlarıyla der-i devlete gelüp (1514 civarı) ve anda birkaç zaman taşrada bazı hidematda kullanılup ta ki acemi oğlanlığı payesini katedip yeniçeri olmak rütbesine erişdi.” Tuhfetü’l Mimarin
«Acemioğlanları arasında yaratılışımdaki düzgünlük nedeniyle marangozluğa heveslendim. Ustamın hizmetinde, tıpkı bir pergelin sabit ayağı gibi kararlılıkla çalışarak, (dairenin) merkezi ve çevresini gözledim. Sonra da pergelin gezen ayağı gibi kenar çizip, başka diyarları gezmeye özendim. Bir zaman padişah (1. Selim) hizmetinde Arap ve Acem diyarlarında gezip dolaşarak, her yüksek eyvandan bir köşe ve her viran zaviyeden bir kırıntı belleyip, yine İstanbul şehrine döndüm.» Tezkiretü’l Bünyan
“(…) Sultan Süleyman Han-ı Gazi devrinde yeniçeri olup Rodos (1522) ve Belgrad (1521) seferin bile idüp atlu sekbanoldukta Mohac (1526) seferine varup acemioğlanlar yayabaşılığı müyesser oldu. (…) kapuyayabaşılığı ihsan olunup ba’de zaman zenberekçibaşılık tarikiyle Alaman-ı bednihad (1532) ve sonra Diyar-ı Bagdad (15347) müyesser oldu. Andan geldikte haseki eylediler. Yine Şah-ı Cihan ile Korfoz ve Pulya ve Karaboğdan (1538) seferleri olup (…) Ol tarihte bu hakiri müstehak görüp reis-i mi’maranı dergah-ı ali eylediler.” Tezkiretü’l Ebniye
Sarayla Yazışmalar
“Başmimar’a Emir, Gönderdiğin mektupta binanın inşaat durumunu anlatarak ana kemerlerin dördünün kilitlendiğini, dördünün de kilitlenmek üzere olduğunu bildirmişsin. Ayrıca şahnişinin kubbesinin ve duvarının süslü mü yoksa sade mi olması hakkında arzumuzu öğrenmek istemişsin. Ben pencerelerin hizasına kadar çini ile kaplanmasını ve pencere üstlerine yine çini ile Fatiha Suresi yazılmasını istiyorum. Bu dediklerimi uygun gördüğün şekilde yaptır.” 12 Ağustos 1572 tarihli Divan yazısı
Başlangıç
Kayseri'nin Varnos köyünde doğmuş. (1489/1491) Taş işçiliğini Kayseri'de öğrendiği düşünülüyor. Büyük olasılıkla Rum.(Akrabalarının Kıbrıs'a gönderilmesinde sarayla yazışıyor.) Yaklaşık 24 yaşında devşirme oluyor. Taşrada Müslüman ailelerle kaldıktan sonra, saraya acem oğlanı olarak alınıyor. (1514) Marangozluk öğrenip ordu ile geziyor. Yeniçeri oluyor, rütbesi artıyor. Van Gölü için hızlıca tekne inşa edince padişahın gözüne giriyor. Kazboğan seferinde baş mimar ölüyor ve Mimar Sinan baş mimar oluyor.
Mührü
El Fakir Sinan Sermimaran-ı Hassa (Has Baş Mimarlardan Fakir Sinan)
Hassa Mimarlar Ocağı: Sarayın mimarlık topluluğu. Günümüzde Mimarlar Odası, Çevre Şehircilik Bakanlığı, Yök vb gibi.
Günümüzde mühendisler, Mimar Sinan'ın mühendis olduğunu düşünüyor. Fakat o dönemde mühendis- mimar ayrımı yoktur. Kelime köklerinde; mimar, imar eden, şenlendiren; mühendis, hendeseden geliyor, hesap eden.
Aradığı Ana Üç Değer
1.Bütüncül mekan
2.Kubbenin etkisini vurgulama
3.Kütle plastiği
Mimar Sinan belki de yeni bir şey tasarlamamıştır ama mevcudu çok iyi kompoze edip geliştirmiştir.
Zaman ilerledikçe duvarda daha fazla açıklık yapabiliyor. Işığı içeri almaya önem veriyor. İçeriye yoğun ışık aldığında karanlık ve ikincil mekan oluşmasını engelliyor. Ana mekan ve ara mekan arasına minimum taşıyıcı giriyor. Bütüncül bir üst örtü kompozisyonu ile tek bir mekan oluşturuyor.
Kubbe ile ilgili derdi var, hem yükseklik hem de mekansal olarak aşmaya çalışıyor. Ayasofya kubbesi ile yarışı vardır. Hristiyanlar Ayasofya'nın kubbesinin büyüklüğü ile Müslümanlara mesaj veriyor. Mimar Sinan da Selimiye'nin kubbesini büyük yapıyor. Ayasofya'nın kubbesi eliptik, Selimiye bir çaptan ondan büyük. Mimar Sinan insanlar mekana geldiğinde direkt kubbenin altına girip etkilensinler istiyor. Direkt girişe kubbe koyunca beden duvarı oluşuyor. Onu da sevmediği için sekizgen taşıyıcılı, kademeli cephe kullanıyor.
Minarenin ince uzun nazik olması, çift cidarlı kubbe ile iç ve dış mekanda estetik olarak istediği kubbeyi elde etmesi, mekansallaşan mihrap duvarı diğer yenilikler. (Cephede bir hareket yapmak istemesi olduğu düşünülüyor.)
“(...) birisi ‘Ayasofya kubbesi gibi bir kubbe devlet-i İslamiye’de bina olunmamıştır’ deyu kefere-i fecerenin mimar geçinenleri ‘Müslümanlara galebimiz vardır’ dirler idi. ‘Ol kadar kubbe durdurmak gayet müşkildir, nazire mümkün olsa iderler idi’ didikleri bu hakirin kalbinde ukde olup kalmış idi. (…) bu kubbe-i alinin andan altı zira kaddin ve dört zira devrin ziyade eyledim.” Tezkiretü’l Bünyan
“Ol eskiden bina olunan Üç şerefeli bir kule gibidir. Ama bunun (Selimiye’nin) minareleri hem nazik hem üçer yollu olmakla (tasarımın) gayet müşkül olduğu ukalaya malumdur.”
Yapılar
Tezkiretü’l Bünyan'a göre 344 Yapı
Tezkiretü’l Ebniye'ye göre 378 Yapı
Tuhfetü’l Mimarin'e göre 423 Yapı
İstanbul'daki önemli yapılar da %100 Mimar Sinan'ın emeği vardı. İstanbul dışındaki yapılarda ana kararlar Sinan'ın, emrindeki bir mimarı yapması için oraya gönderiyordu.
Haseki Külliyesi, Fatih
1548
İlk Mimarbaşı yapısı.
Mihrimah Sultan Külliyesi, Üsküdar1548
İlk önemli yapısı. Eğimli bir arazi olduğundan çok yapı yok. Cami, medrese ve sübyan mektebi var. Dört fil ayaklı, son cemaat yerli cami.
1548
Evliya Çelebi'ye göre Mimar Sinan'ın çıraklık eseridir. Kanuni'nin oğlu Şehzade Mehmet için yapılmıştır. Cami, medrese, kervansaray, tophane var.
Simetrik ve muntazamdır. Revak sayısı artmıştır.Sinan Paşa Cami, Beşiktaş
1555-1558
Cami ile medrese aynı avluya açılıyor. Enine plan şeması. Beş açıklıklı son cemaat yeri vardır. Kubbe altı fil ayağı üzerine oturuyor. Tek minareli. Oldukça açıklıklı cephe kurgusu görülür. Tek minareli. Almaşık duvar tekniğindedir.
Süleymaniye Külliyesi, Süleymaniye
1557
Kent siluetine egemen bir yere, Topkapı Sarayından önce kullanılan sarayın bahçesine yapılmıştır. Aslında eğimli bir arazi, külliye inşa edilmeden önce ilk arazi inşa edilmiştir denilebilir. Devasa istinat duvarları ile düz bir arazi elde edilmiştir. Ayrıca Mimar Sinan'ın mütevazi türbesi de bu külliyededir.
Camide; dokuz revaklı son cemaat yeri, dört minare, on şerefe (Kanuni onuncu padişah), uçan payandalarla desteklenmiş yüksek kasnaklı kubbe vardır.
Ayasofya'ya benzer. Ayasofya'nın yana açılma sorununu bu camide yaşamamak için sağlam ayaklar yapılıyor.
Semiz Ali Paşa Cami, Kırklareli
1560
Kara Ahmet Paşa Cami, Fatih
1560
Molla Çelebi Camisi, Fındıklı
1561-1562
Mekansallaşmış mihrap.
1562-1563
Silindirik etkisi vardır. Yoğun çini bezelidir. Sekiz ayağa oturan büyük kubbelidir. Tek minareli.Süleymaniye ile Rüstem Paşa Camisi siluetiMihrimah Sultan Külliyesi, Edirnekapı
1570
Oldukça boşluklu yığma duvarı gotik mimariyi andırır. Vitray bezemelidir. Cami ve medrese birliktedir. Sekiz ayaklı kubbeye sahiptir.Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Kadırga
1571
Piyale Paşa Külliyesi, Kasımpaşa1573-1574
Çok kubbeli. Ulu camileri andırır.Selimiye Külliyesi, Edirne
1575
Mimar Sinan, Edirne'yi seviyordu.
Külliyede; cami, iki medrese, arasta vardır.
Cami merkezi plan şemasına sahiptir. Kubbe, ağırlık kuleleri ve uçan payanda ile desteklidir. Padişahın namaz kıldığı yükseltilmiş Hünkar Mahfili vardır.
1580
Kılıç Ali Paşa Külliyesi, Tophane1580-1581
Atik Valide Külliyesi, Üsküdar
1583
Zal Mahmud Paşa Külliyesi, Eyüp SultanSaygıyla anıyoruz...
Kaynaklar
Egli, Hans. 1997. Sinan, An Interpretation.
Goodwin, Godfrey. 1993. Sinan, Ottoman Architecture & Its Values Today.
Kuban, Doğan. 1997. Sinan’ın Sanatı ve Selimiye.
Kuban, Doğan. 2007. Osmanlı Mimarisi.
Kuzucular, Kani. içinde: Osmanlı Mimarlığı’nın 7 Yüzyılı.
Necipoğlu, Gülru. 2013. Sinan Çağı.
Sözen, Metin. 1988. Sinan, Architect of Ages.
Tanyeli, Gülsün. 1999. “Osmanlı Mimarlığı’nda Çift Örtü Sistemi”
Tanyeli Uğur. 2007. “ ‘Sinan’ın Heykelini Yapınız’ İyi de Neden ve Nasıl?” içinde: Arredamento Mimarlık 2007-05.
Tanyeli Uğur. 2008. “Sinan’ı ve Mimarlığını Nasıl Yorumlamalı?” içinde: Ege Mimarlık 2008-03.
İstanbul'un fethinden Mimar Sinan döneminin sonuna uzanan zamanı kapsar.
Fetihten sonra yapı bakımından eksiklik hissediliyor ve inşa faaliyetleri başlıyor. Bir yandan yoğun bir nüfus da Anadolu'dan İstanbul'a göç ediyor.
Birçok ticaret yolu ele geçiriliyor. Cami dışındaki yapılar da anıtsallaşıyor. Ayrıca çok zengin kişi göze batıp kelleden olabiliyor, saray mal varlığına el koyabiliyor. Bunun yerine para vakfediliyor ve Sultanın yaptıkları kadar gösterişli olmamak kaydıyla yapılar inşa ediliyor.
Camilerde geçilen açıklıklar artıyor. Bu durum, eğrisel strüktür kullanımında Roma ve Bizans etkisi ile kubbe kompozisyonlarının gelişmesiyle sağlanıyor. Açmalara karşı da ağırlık kulesi kullanımı görülüyor. Emevi ve Abbasilerde kubbe kullanımı gelişmemiştir.
Bu dönemde medreselerde minare kullanılmaz.
Fatih Külliyesi, İstanbul
15.yy
Bizans kiliselerinin en önemlilerinden birinin alanına inşa edilmiştir. 1800'lerde tamamen yenilenmiş, günümüzdeki bu yenilenmiş halidir.
2. Bayezid Külliyesi, Amasya
1481-1486
Amasya önemli bir kentti, şehzadeler buraya eğitim amacıyla gönderilirdi. Yapı bakımından gelişmişti.
2. Bayezid Külliyesi, Edirne
15.yy sonu
2. Bayezid Külliyesi, İstanbul
15.yy sonu
Selatin camidir. Yani Sultanın yaptırdığı camidir. İki minarelidir. Caminin iki yanında konaklama birimleri vardır. Konaklamalı camilere Tophaneli cami deniyor.Sekizgen planlı kubbeli türbe tipi standartlaşıyor.
Davut Paşa Medresesi, İstanbul (Sol), Peykler Medresesi, Edirne (Sağ)
15.yy
Hücreler her zaman simetrik olmaz.
Kapıağası Medresesi, Amasya1489
Büyük Bedesten, İstanbul (Sol), Sandal Bedesteni, İstanbul (Sağ)15.yy
Büyük bedestende ortada sekiz tane fil ayağı görülüyor. İç ve dışa sıralı dükkanlar bulunuyor, iç dükkanlarda daha değerli eşyalar satılırdı.Koza Han, Bursa
Pirinç Hanı, Bursa
1508
Standart bir han.Mahmut Paşa Hamamı, İstanbul (Sol), Davud Paşa Hamamı, Üsküp (Sağ)
1466-15.yy
Davut Paşa Hamamı çifte hamam örneğidir. Yani hem kadın, hem erkek hamamları sırt sırtadır.Kanuni Dönemi
Sultan Selim Camisi, İstanbul
1522
Kanuni döneminde tamamlanıyor. Tophaneli cami. Sünni İslam geleneği, tek mekan, 3 giriş, avlu, 2 minare. T planlı olmasına rağmen tek mekan ve zaviye denmiyor.Sultaniye (Hafsa Sultan) Külliyesi, Manisa
1522
Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, Gebze
1523-1524
Almaşık duvar kullanılmıştır. Taşı hafifletmek için tuğla da eklenmiştir.
1964
Tanımlar:
Madde 1- Tarihi anıt kavramı sadece bir mimari eseri içine almaz, bunun yanında belli bir uygarlığın,önemli bir gelişmenin, tarihi bir olayın tanıklığını yapan kentsel ya da kırsal bir yerleşmeyi de kapsar.
Bu kavram yalnız büyük sanat eserlerini değil, ayrıca zamanla kültürel anlam kazanmış daha basit
eserleri de kapsar.
Madde 2- Anıtların korunması ve onarımı için, mimari mirasın incelenmesine ve korunmasına yardımcı olabilecek bütün bilim ve tekniklerden yararlanılmalıdır.
Amaç:
Madde 3- Anıtların korunmasında ve onarılmasındaki amaç, onları bir sanat eseri olduğu kadar, birtarihi belge olarak da korumaktır.
Koruma:
Madde 4- Anıtların korunmasındaki temel tutum korumanın kalıcı olması, sürekliliğinin sağlanmasıdır.Madde 5- Anıtların korunması, her zaman onları herhangi bir yararlı toplumsal amaç için kullanmakla
kolaylaştırılabilir. Bunun için bu tür bir kullanma arzu edilir, fakat bu nedenle yapının planı, ya da
bezemeleri değiştirilmemelidir. Ancak bu sınırlar içinde yeni işlevin gerektirdiği değişiklikler
tasarlanabilir ve buna izin verilebilir.
Madde 6- Anıtların korunması, ölçeği dışına taşmamak koşuluyla çevresinin de bakımını içine
almalıdır. Eğer geleneksel ortam varsa, olduğu gibi bırakılmalıdır. Kütle ve renk ilişkilerini değiştirecek
hiçbir yeni eklentiye, yok etmeye ya da değiştirmeye izin verilmemelidir.
Madde 7- Bir anıtın tanıklık ettiği tarihin ve içinde bulunduğu ortamın ayrılmaz bir parçasıdır. Kültür
varlığının tümünün, ya da bir parçasının başka bir yere taşınmasına - anıtın korunması bunu
gerektirdiği, ya da çok önemli ulusal veya uluslararası çıkarların bulunduğu durumlar dışında - izin
verilmemelidir.
Madde 8- Anıtın tamamlayıcı öğeleri sayılan heykel, resim gibi süslemeler, ancak bunları korumanın
başka çaresi yoksa yerlerinden kaldırılabilir.
Onarım:
Madde 9- Onarım uzmanlık gerektiren bir iştir. Amacı, anıtın estetik ve tarihi değerini korumak veortaya çıkarmaktır. Onarım kendine temel olarak aldığı özgün malzeme ile güvenilir belgelere saygıyla
bağlıdır. Faraziyenin başladığı yerde onarım durmalıdır; yapılması gerekli herhangi bir eklemenin
mimari kompozisyondan farkı anlaşılabilmeli ve gününün damgasını taşımalıdır. Herhangi bir onarım
işine başlamadan önce ve bittikten sonra, anıtın arkeolojik ve tarihi bir incelemesi yapılmalıdır.
Madde 10- Geleneksel tekniklerin yetersiz kaldığı yerlerde, koruma ve inşa için bilimsel verilerle ve
deneylerle geçerliliği saptanmış herhangi çağdaş bir teknik kullanılarak anıt sağlamlaştırılabilir.
Madde 11- Anıta mal edilmiş farklı dönemlerin geçerli katkıları saygı görmelidir; zira onarımın amacı
üslup birliği değildir. Bir anıt üst üste çeşitli dönemlerin izlerini taşıyorsa, alttaki dönemleri açığa
çıkarmak ancak bazı özel durumlarda yok edilen malzemenin önemi azsa, açığa çıkarılan malzeme
büyük tarihi, arkeolojik ya da estetik değer taşıyorsa ve korunma durumu böyle bir davranışı gerekli
gösterecek kadar iyi ise haklı çıkarılabilir. İlgili unsurların öneminin değerlendirilmesi ile ilgili yargıyı ve neyin yok edileceği üzerinde kararı vermek, sadece bu işi üzerine almış kimseye bırakılamaz.
Madde 12- Eksik kısımlar tamamlanırken, bütünle uyumlu bir şekilde bağdaştırılmalıdır; fakat bu
onarımın, aynı zamanda sanatsal ve tarihi tanıklığı yanlış bir biçimde yansıtmaması için, özgünden
ayırt edilebilecek bir şekilde yapılması gereklidir.
Madde 13- Eklemelere, ancak yapının ilgi çekici bölümlerine, geleneksel konumuna, kompozisyonuna,
dengesine ve çevresiyle olan bağıntısına zarar gelmediği durumlarda izin verilebilir.
Tarihi Yerler:
Madde 14- Anıtın bulundukları yerler, bütünlüğün korunması, sağlıklı kılınıp, yaşanır şekilde ortayakonması için özel bir dikkat gerektirir. Böyle yerlerde yapılacak koruma ve onarım çalışmalarında,
daha önceki maddelerde açıklanan ilkelerden esinlenmelidir.
Kazılar:
Madde 15- Kazılar 1956 yılında UNESCO tarafından kabul edilmiş arkeolojik kazılarda uygulanmasıistenilen uluslararası ilkelerle tanımlanan kararlara ve bilimsel standartlara uygun olarak yapılmalıdır.
Yıkıntılar korunmalı, mimari unsurların ve buluntuların sürekli olarak korunması için gerekli önlemler
alınmalıdır. Bundan başka, kültür varlığının anlaşılmasını kolaylaştıracak ve anlamını hiç bozmadan
açığa çıkartacak her çareye başvurulmalıdır.
Bütün yeniden inşa işlemlerinden peşinen (a priori) vazgeçilmelidir. Yalnız anastylosis'e, yani mevcut
fakat birbirinden ayrılmış parçaların bir araya getirilmesine izin verilebilir. Birleştirmede kullanılan
madde her zaman ayırt edilebilecek bir nitelikte olmalı ve bu, anıtın korunmasını sağlamak ve eski
haline getirmek için mümkün olduğunca az kullanılmalıdır.
Yayın:
Madde 16- Bütün koruma, onarım ve kazı işlerinde her zaman çizim ve fotoğraflarla açıklık kazanmışçözüm getirici ve eleştirici raporlar halinde kesin belgeler hazırlanmalıdır.
Temizlemenin, sağlamlaştırmanın, yeniden düzenlemenin ve birleştirmenin her safhası -çalışma
sırasında ortaya çıkan, tanımlanmış biçimsel ve teknik özellikler göz önünde tutularak- raporda
gösterilmelidir. Bu belgeler bir resmi kurumun arşivine konmalı ve araştırıcılar bundan
yararlanabilmelidir. Bu raporların yayınlanması tavsiye edilir.
Prof. Dr. Cevat Erder' in çeviri metni alınmıştır.
"Bir mimari anıt artık yapıldığı amaca hizmet etmiyorsa, korunması pratik bir gereklilik olmaktan çıkar, kültürel bir görev haline gelir. Bu konuya verilen önem gelecek kuşakların kültürel olgunluğuna ve kültür mirasını koruma konusunda duyacakları ivediliğe dayanacaktır." PIERO GAZZOLA
Kuramsal Temeli
19.yy başları, ilk olarak Fransa-İngiltere-İtalya'da koruma üzerine çalışmalar görülüyor. 1789 devrimi ile Fransız anıtlar zarar görüyor. 1830 yılında onarımlar başlıyor. Eugene Emmanuel VIOLET le DUC yürütüyor.
Üslup Birliği
Anıtı tamamen tek bir üsluba kavuşturmak düşüncesidir. Fakat birçok anıta zarar vermiştir. Örneğin katedral yapımı yüzyılı aşan süreç ve başladığı-bittiği üslup farklılaşabiliyor, fakat tek bir üslup olacak diyerek diğer üsluplu bölümleri yıkıp asıl üsluba uygun inşa etmek dönem sanatçılarının katkılarını komple görmezden gelmek demektir. Bilgin Emmanuel üslup birliğini kimi uygulamalarda geri planda tutmayı başarmıştır. Vefatından sonra geride kalanlar komple aşırıya kaçmıştır.
Düşüncenin İngiltere uygulamacısı Sir Gilbert SCOTT. Çokça dönem eki kaldırmıştır ve eleştirilmiştir.
Romantik Görüş
Diğer adıyla "Anti restorasyon". Üslup birliğine tepki olarak doğmuştur. Temelinde sanat yapıtının dokunulmazlığı yatar.
İngiliz John RUSKIN öncüdür. Şöyle demiştir: "Zamanında konulan kurşun levha...çatıyı ve duvarı kurtaracak...Restorasyon bir yapının başına gelebilecek en büyük felakettir... Nasıl ölüleri diriltmek mümkün değilse mimarlıkta da bir zamanlar muhteşem ve güzel olanı restore etmek olası değildir..." Düşünceler Fransızcaya çevrilmiştir ve güç kazanmıştır. İtalyanca çevirisi yapılmamıştır.
İngiltere'de Art and Craft'ın William MORRIS'i SPAB Derneğini kurmuştur ve bildiri yayınlamıştır. "...Eğer şu anda yapılmakta olan işlemler böyle sürerse, gelecek kuşaklar bu eserleri araştırmaya değer bulmayacak, ilgisiz kalacaklardır...Değişiklik yapanların kendi kişisel yargıları...Restorasyon yerine koruma..."
Görüşte pasif savunma ve biraz da kadercilik vardır.
Tarihi Restorasyon
İtalyan Luca BELTRAMI öne sürmüştür. Tarihi belgelere dayalı somut restorasyon. Belgelerin yeterliliği ve güvenirliliği eleştirilmiştir.
Çağdaş Restorasyon
İtalyan Camillo BOITO ayrı bakış açılarını uzlaştırmıştır. 1883'te açıkladığı ilkeler; anıta saygı, sağlamlaştırma onarımdan onarım restoreden iyidir, yenileme ve eklerden kaçınılmalıdır fakat strüktürel bir gereklilik için farklı malzeme ile ek yapılabilir ve numaralandırılır, mevcut dönem ekleri bir şeyi kapatmıyorsa korunmalı, restorasyon proje-çizim-fotoğraf ile belgelenmeli...
Çağdaş Restorasyonda Uluslar Arası Düzeye Geçiş
Gustavo GIOVANNONI katkı sağlamıştır. Bilimsellik ve çevre dokularla birlikte korumayı savunmuştur. 1931'de Atina'da 1. Konferans yapılmıştır. Başlıca konuları; anıt kullanılmalıdır, saygı, özel mülkiyette de kamu yetkilileri koruyucudur, yapı kümeleri-pitoreksler korunmalı, çağdaş teknikler akıllıca kullanılmalı, arkeolojik parçalar yerinde korunmalı (anastilosis)
Restorasyon Tüzüğü
1932, Carta del Restouro.
Rekonstrüksiyon
2. Dünya Savaşı sonrası harabeleri için benimsendi. Çünkü elde sağlamlaştıracak bir şey kalmamıştır. Ulusal kimlik, bilinç ve yurtseverlik için tarihi çevre gerekliydi.
Bütünleşik Koruma
1957 Paris Kongresi; "kent içindeki tek anıt" kavramı "anıt olarak kent" düşüncesine evrilmiştir.
Venedik Tüzüğü
1964, 2.Konferanstan çıkmıştır. Önemli bir tüzüktür. Tüzük birçok kez güncellenmiştir. Tüzüğü aşan günümüz koşulları için yeni oluşumlar olmuştur.
Burra Charter
1981'de Avustralya ICOMOS tarafından yayınlanan ve Avustralya anıtlarının korunmasında izlenecek ilke ve prosedürleri tanımlayan bir belgedir.
Geleneksel Mimarinin Korunması ve Belgelenmesi Konferansı
1982'de İslam ülkeleri tarafından Pakistan'da düzenlenmiştir. İslam tipolojileri özelinde koruma kavramı görüşülmüştür.
Unesco
United Nationals Educational, Scientific and Cultural Organization. Dünya mirası listesi oldukça önemlidir.
Icomos
International Council on Monuments and Sites
Iccrom
The International Centre for the Study of the Preservation and Restoration of Cultural Property. Avrupa Birliği bünyesinde kurulmuştur.
Koruma düşüncesi, yeni miraslar oluşurken gelişmeye devam ediyor...