ANADOLU'DA TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR

Eylül 03, 2021

Yazı kullanımının, farklı coğrafyalarda farklı tarihlerde gerçekleşmesi, tarih öncesi çağların başlangıcını evrensel, bitişini bölgesel kılmaktadır. MÖ 1950’lerde Asur Ticaret Kolonileri Dönemi’nde yazının Anadolu’ya gelmesi ve kullanılmasıyla tarih öncesi çağlar sona ermiştir.

ANADOLU'DA TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR

Paleolitik (Eski Taş) Devir (MÖ 40.000-10.000)

Taştan iki ya da tek taraflı el baltasının, uzun yaprak biçiminde bıçakların kullanıldığı bu dönem bilgilerine, arkeolojik kazılarda elde edilen verilerle ulaşılmıştır. Paleolitik Dönem’in sonlarına doğru Anadolu’da kemikten iğnelerin, mızrak uçlarının kullanıldığı, ince uzun delici ve kesici aletler (dilgi), zıpkın ve oltaların üretildiği, taştan ve fildişinden heykelciklerin ve mağaralarda duvar resimlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu dönemin en önemli yerleşimleri Antalya çevresindeki Karain, Beldibi, Belbaşı, Alanya’daki Kadıini, Isparta’daki Kapalıin ve Hatay’daki Üçağızlı Mağaralarıdır.

ANADOLU'DA TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR

Mezolitik (Orta Taş) Devir (MÖ 10.000-9.000)

Bu dönemde Anadolu’da yaşayan topluluklara ait bir çok buluntu yeri saptanmıştır. Bunların başında Güneydoğu Anadolu’da Biris Mezarlığı, Söğüt Tarlası, Antalya’da Öküzini Mağarası gelir. Arkeolojik çalışmalar sonucunda mağaralarda ele geçen buluntular, taş ve kemik aletlerin çeşitlendiğini ve daha kullanışlı hâle geldiğini göstermektedir.

ANADOLU'DA TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR

Neolitik (Yeni Taş) Devir ( MÖ 9.000-7.000)

Bu dönemde yerleşik köyler oluşmuş, tarıma başlanmış, hayvanlar evcilleştirilmiş, yeni taş ve odsidiyen aletler geliştirilmiş, ilk kez kilden çanak çömlek üretilmiş, anıtsal boyutlarda heykel ve kabartmalar yapılmıştır. Ancak bütün bunlar aynı zaman diliminde ortaya çıkmamıştır. Belli bölgelerde aşama aşama gerçekleşmiştir. Ortaya çıkan yenilikler araştırmacılar tarafından, Çanak Çömleksiz Neolitik (MÖ 10.000- 7.000) ve Çanak Çömlekli Neolitik (MÖ 7.000) başlıkları altında iki döneme ayrılarak incelenmektedir.

Çanak Çömleksiz Neolitik’in ilk aşaması için en önemli gelişme, yuvarlak planlı yapılarda oturan insanlara ait, sanatsal/tinsel ürünlerde günlük ihtiyaçlar dışında özel amaçlara yönelik, anıtsal, kolektif işgücü gerektiren yapı ve buluntuların bulunması, bezemeli taşlar ve boncuk yapımı gibi uzmanlık alanlarının ortaya çıkmasıdır. Çanak Çömleksiz Neolitik’in ikinci aşaması için söylenebilecek önemli gelişme ise tahıl üretiminin belli bazı yerleşmelerde denenmiş olduğu ve insanın hayvan üzerindeki kontrolünün arttığıdır. Ayrıca mimaride yuvarlak planlı yapılardan dörtgen planlı yapılara geçilmesi de başka bir gelişmedir. MÖ 7250-6750 yılları arasına tarihlenen Diyarbakır Çayönü yerleşmesinde gerçekleştirilen kazılarda, ortasında bir meydan ve onun çevresinde dikdörtgen anıtsal yapılar ve evlerin yer aldığı mekânlar ortaya çıkarılmıştır. Binaların alt bölümleri taştan, üstleri kerpiçten inşa edilmiştir. Bu dönemde inançta da belli gelişmelerin olduğu söylenebilir. Kült yapılarının konut yapılarından ayrı olarak, farklı boyutlarda ve özel işçilikle yapıldıkları görülür. Diyarbakır Çayönü’nde kafataslarının ayrı bir odada toplandığı bina, Urfa Nevali Çori’de ve Göbekli Tepe’de içinde bezemeli anıtsal boyutlarda steller bulunan tapınaklar bu dönem insanının dinsel alanda ortaya koyduğu ilk olağanüstü eserler olarak değendirilmektedir. Neolitik Devir’in çömleksiz evresi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan başka dağlık Kapadokya ve Konya Ovası gibi yerleşimlerde de görülmektedir (Özbaşaran 2011:6-8).

ANADOLU'DA TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR

Güneydoğu ve Orta Anadolu’da, yaklaşık MÖ 7000’lerde ilk çanak çömlek üretimine başlandığı bilinmektedir. İlkin çanak çömlekler elle şekillendirilmiş, zamanla kalıplar kullanılmış ve MÖ dördüncü bin yılda da seri üretime olanak veren çömlekçi çarkı kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla Anadolu ve çevresinde MÖ7000-6000 arası Çanak Çömlekli Neolitik olarak değerlendirilmektedir. Bu döneme damgasını vuran en önemli değişim ise geçim ekonomileri hayvancılık ve tarıma dayanan çiftçi köylerinin kurulmasıdır. Orta Anadolu’nun bu dönemi en iyi temsil eden yerleşmesi, Çanak Çömlekli Neolitik’in yaşam biçimlerinin açıklanmasında önemli bir konuma sahip, Konya Ovası’nda yer alan Çatalhöyük’tür.1960’lı yıllar ve sonrasındaki kazılarda ele geçen zengin çeşitlilikteki sanat eserleri (özellikle figürünler), obsidiyen işçiliği, duvar resimleri, ölü gömme sembolizmi, belli sosyal kurallar çerçevesinde yaşayan topluluğu ile Çatalhöyük, çiftçi bir köy yerleşmesidir. Hiç sokak bulunmayan yerleşimde; kerpiç duvarlı, oldukça sıkışık olarak yapılmış, zaman zaman avluları olan dikdörtgen evler ve bu evlerin arasında tapınak odası bulunuyordu. Evlere giriş, ana ocağın dumanının dışarı çıktığı baca olarak da işlev gören çatılardaki bir delikten gerçekleştiriliyor, her odada kerpiçten yapılmış sedirler yer alıyordu. Bu sedirlerin içine, ölen aile bireylerinin güneşte kurutulmuş cansız bedenleri yanlarına bırakılan hediyelerle birlikte konuluyordu. Tapınak odalarında ve evlerdeki sedirlerin kenarlarında bulunan boğa başları ya da boynuzları, tarımın başlaması ile boğalara tapma inancının ortaya çıktığını göstermektedir.

Kalkolitik (Bakır-Taş) Devir (MÖ 5500-3000)

Mezopotamya uygarlığının temelleri gerçek anlamda Bakır-Taş Devri anlamına gelen Kalkolitik dönemde atılır. Önce Halaf ve Obeyd kültürleri ile başlayan ve kentsel gelişmenin ortaya çıktığı Uruk’la devam eden süreçte Mezopotamya’da önce gelişkin köyler ve sonra da ilk şehirler ortaya çıkar. Doğu Anadolu’da buna paralel olarak madencilik ve özellikle buna bağlı olarak bölgeler arası ticaret giderek daha da önem kazanır; bakırın yanında altın ve gümüş gibi değerli madenler de ilk defa işlenmeye başlanır. Şehirciliğe doğru giden bu gelişimin gerisinde yatan en önemli nedenin, o zamanki köylerde birikmeye başlayan “artı ürün” ve ticaret ilişkilerinin olduğu anlaşılmaktadır. Artı ürün, tarımla uğraşması gerekmeyen tüccarlık, zanaatkârlık, askerlik gibi çeşitli iş kollarının doğmasına, bu şekilde toplumlarda iş bölümünün giderek daha da yaygınlaşmasına ve daha da önemlisi, Orta Kalkolitik Dönemden itibaren (Obeyd Dönemi) bunların tümünü denetleyecek bir yönetici sınıfın ortaya çıkmasını sağlamıştır. İç ve Batı Anadolu’da Çanak Çömlekli Neolitik Çağ ile birlikte ortaya çıkan kültür, İlk Kalkolitik Çağ’ın sonlarına kadar (MÖ yaklaşık 5.bin başına kadar) gelişerek devam ettikten sonra kesintiye uğrar. Bir anlamda Neolitik Çağ’dan bu yana süren kültürel birikimin Orta Kalkolitik Çağ’ın başıyla birlikte ortadan kalktığını, yeni bir başlangıcın olduğunu söyleyebiliriz. Bölgeye bu dönemde Trakya yolu ile yeni bir göç dalgasının geldiğini ve bu hareketliliğin kültürde önemli bir değişiklik yaptığını öne sürer, tarımsal üretim tam olarak durmamakla birlikte hayvancılığın daha ön plana çıktığı söylenebilir. Buna karşılık, özellikle İç Batı Anadolu’da ve Kapadokya da küçük ova birimlerinin olduğu yerlerde yerleşimler hemen hemen tümüyle savunmalı yüksek yerlere kayar. MÖ 4. binden itibaren, Geç Kalkolitik Dönem olarak adlandırılan dönem boyunca Anadolu’nun özellikle batı kesiminde hissedilen yeni nüfus hareketleri etkilerini Orta ve Kuzey Anadolu’da da göstermiş; nüfusla koşut olarak yerleşmelerin sayısında da artış olmuş ve giderek bu bölgede “Anadolu Uygarlığı” tanımına uygun bir kültürel birliğin doğmasına zemin hazırlamıştır. Ancak bu kültürel birlik, önceki dönemlerin itici gücüyle varlıklarını sürdüren birtakım yerel kültür gruplarının oluşturduğu bir bütündür. Sonuç olarak, İç ve Batı Anadolu’da Erken Kalkolitik’te Neolitik gelenek kesintisiz, gelişerek devam eder. Ancak, Orta Kalkolitik ise bir yerde Neolitik’ten Son Kalkolitik döneme geçişi simgeler. 

ANADOLU'DA TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR

Tunç Devri

Kalay ve bakır karışımından oluşan tunç, Anadolu’da Kalkolitik Devir sonlarında görülmüştür. Mezopotamya ve Mısır’da tunçtan ürünlerin yapıldığı sırada (yaklaşık MÖ 4. Binin sonu) yazı keşfedilmişti. Buna karşılık Anadolu, Yunanistan, Balkanlar ve Avrupa gibi coğrafi bölgelerde henüz yazı kullanılmamaktaydı. Anadolu’da Tunç Devri erken, orta ve geç olmak üzere üç evrede ele alınmaktadır. Erken Tunç Devri’nde daha çok Kalkolitik Devir’in tarıma dayalı “köy kültürü” görülmektedir. Tunç aletler yaygın olmamakla beraber, bu dönemde görülen dört tekerlekli araba kullanımının teknolojik açıdan önemli bir yenilik olduğu söylenebilir. Erken Tunç Devri’nde (MÖ 3000-2500) Anadolu’daki en önemli merkez, Çanakkale yakınındaki Troya I yerleşmesidir. Kentin ortaya çıkarılan bölümü bir sur ile çevrilidir ve evleri megaron tipindedir.

ANADOLU'DA TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR

Eski Tunç Çağı, Anadolu’da metalürjinin gelişmesini tamamladığı, kentleşme olgusunun ortaya çıktığı ve beraberinde etrafı surla çevrili ilk kent yerleşimlerinin doğudan batıya ticaret yollarının geliştiği bir dönemdir. Kent yönetimi kent sınırlarını aşan ve etki alanını da kapsayan iktisadi ve idari bir olguya dönüşmüştür. Toplumun başlangıcında kent yönetimi doğal biçimde ailelere ve klanlara bölünmüşlüğün üstünde yükselen bir kurumken, artık akrabalık gibi “kan bağı” ile değil, sahip olduğu sermaye ve yaşadığı yer tarafından belirlenmeye başlamıştır. Bu dönemde farklı yerleşim modelleri; yazının, anıtsallığın ve her türlü iktisadi, dini, idari örgütlenmenin daha farklı olduğu bir sosyal yapının oluşmasını sağlamıştır. Metalürjinin başladığı Eski Tunç Çağı'nda bakırın yanı sıra gümüşün de yoğun olarak kullanıldığı ve MÖ 2 binin başı ve Orta Tunç Çağı’nda bunların yanı sıra altın ve kurşun madenlerinin yoğun da kullanılmıştır. Bu gelişmeler, bir yerde Anadolu’nun Neolitik dönemden beri süregelen özgün gelişiminin uygarlık noktasında buluşmasıdır. Bu dönemde, Batı’da Troia, Limantepe, Küllüoba; Orta Anadolu’da Alacahöyük, Güneyde Karataş-Semayük; Doğu’da Titrive Kazane Höyük gibi gelişkin kentsel yerleşimlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu gelişmelerin en önemli nedenleri, tunç madenciliğinin beraberinde getirdiği ticaret ve zenginleşme, güneyde yazıyı kullanan erken devlet sistemlerinin gelişiminin getirdiği etkilerdir. Bu dönemde Anadolu’nun zenginleşen kent kültürleri özellikle ticaret yoluyla Ege kültürleri, Mezopotamya kültürleri ve Kafkasya kültürleri ile derin bir ilişki içine girmiştir. 

Eski Tunç Çağı, M.Ö 3. bin yılları civarında Anadolu’da birçok yenilik ve gelişmelerin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bu çağ, madencilik olgusunun ortaya çıktığı, Neolitik dönemde ortaya çıkan yerleşim birimlerinin büyüyerek korunaklı kent birimlerine dönüştüğü ve ticaretin geliştiği bir dönemi temsil eder. Özellikle, madenciliğin başlaması ve ticaretin gelişmesi, bu çağın sosyo-ekonomik ve kültürel bağlamlarda da değişim göstermesine neden olmuştur. Doğudan yüksek dağ sıraları ve üç taraftan denizlerle çevrili Orta ve Batı Anadolu’nun bu konumu, dışarıdan bölgeye insan topluluklarının ve kültürel etkilerin girmesini zorlaştırmıştır. MÖ 5. binden sonra Mezopotamya’da iktisadi gelişmenin itici gücü olan sulu tarımdaki artan tarımsal ürün kapasitesi ve buna bağlı gelişen toplumsal yapı, nüfus artışının tersine Anadolu’da yerleşimler ve nüfus düzenli şekilde büyüyememiştir. Bu da doğal olarak M.Ö. 3. binde Anadolu’da daha farklı bir yerleşme modeli çerçevesinde, Mezopotamya modelindekinin aksine yazının, anıtsallığın ve her türlü iktisadi, dini, idari örgütlenmenin daha farklı olduğu bir sosyal yapı göstermektedir.

Kalkolitik (Bronz Bakır) Devir (MÖ 5600-3500)

Anadolu’daki Erken Kalkolitik Devir yaşamının Neolitik’in son dönemi ile çakıştığı, Orta Kalkolitik’te yerleşimlerin daha korunaklı ve yüksek yerlerde (muhtemelen savunma amaçlı olarak) oluştuğu görülmektedir. Orta Anadolu’da Köşk Höyük, Hacılar, Alişar, Çamlıbel Tarlası; İç Batı Anadolu’da Orman Fidanlığı; Karadeniz kıyı bölgesinde İkiztepe; Marmara, Trakya ve Ege Bölgelerinde de Kalkolitik yerleşimler bulunmaktadır. Mimaride kerpiç kullanımı devam etmekle beraber çevre koşullarına bağlı olarak ahşap malzemenin de kullanılarak malzemenin çeşitlendiği görülmektedir. Mezopotamya ile yakın ilişki içinde olduklarından Anadolu’nun Doğu ve Güneydoğu Bölgelerindeki gelişmeler Kalkolitik yerine aynı çağdaki Mezopotamya kültürlerinin adları olan Halaf, Obeyd ve Uruk başlıkları altında tanımlanmaktadır. Halaf Erken Kalkolitik Devre içinde ele alınmaktadır. Kültürün belirleyici ögeleri yuvarlak planlı yapılar, mühürler, heykelcikler, zengin ve gelişmiş boya bezemeli kaplardır.
https://mimarlikokulu.blogspot.com/2021/08/troia.html

Anadolu’da İlk Çağ Sanatı

Anadolu’da MÖ 13.yy-MÖ 4.yy arasında yaşanan Demir Devri’nde değişen teknolojilerin sağladığı yeni olanaklar, özellikle dış etkenlerle üretim ve ticareti hızlı bir dönüşüm sürecine sokmuştur. Dağınık toplulukların köyler ve kaleler kurarak yerleşik düzene geçtikleri, güçlü bir önderin yönetiminde birleşerek orta büyüklükte krallıklar kurdukları görülür. Bu devletleri Hitit Krallığı, Doğu Anadolu’da Urartu Krallığı, Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Geç Hitit Beylikleri, Orta Anadolu Sakarya Bölgesi’ndeki Frig Krallığı ve Batı Anadolu’da Lidya Krallığı oluşturur (Polat 2010:88).

ANADOLU'DA TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR


Orhostat, Hitit mimarisinde sıkça görülen; binaların dış cephelerinde, duvarların alt kısımlarını süsleyen taş bloklardır. Bu bloklar aynı zamanda binayı dış etkilere karşı korur.
https://mimarlikokulu.blogspot.com/2021/08/troia.html

Asur Ticaret Kolonileri Çağı (MÖ 1900-1800)

Anadolu’nun ilk tarihsel dönemleri. Yazı ilk kez bu dönemde Anadolu’ya girmiştir. İÖ 21. yy’da bağımsız olan Asur ticareti ve etkisini geliştirdi. Ticarette devlet tekelini kaldırıp özel girişimi destekleyen zamanlarda Anadolu ile ticarete başladı. Kolektif davranan tüccarlar Karumlar (Ticaret Merkezleri) kurdular. Anadolu’da kralların yönettiği Kent Devletleri vardır. Gelişen ticaret Anadolu ile Yakındoğu arasında ilişkileri güçlendirmiştir. Bunda en çok Orta Anadolu yararlanmıştır. Anadolu’da tarihi başlatan Kültepe Hititler’in ilk başkenti ve ilk uluslar arası ticaret merkeziydi. Tüm Anadolu karumları Kültepe’ye O da Asur’a bağlıydı. Bir kral (Waklum), yaşlılar meclisi ve yönetim kurulu kenti yönetiyordu. Koloniyi Asurlu elçi denetliyordu.

BENZER İÇERİKLER

0 yorumlar